Bir aşk hikayesi ~ Msn Nickleri


Bir aşk hikayesi

28 Şubat 2008 Perşembe

Dün devriye olarak görev yapıyordum. ‘’Bu soğuk havada dışarıda kim durmak ister..?’’ derken, parkta oturan birini görüyorum. Tabi yasak değil parkta oturmak..! Fakat, mesleğim icabı durumu değerlendirip ‘’Belki bir sorun vardır..!’’ düşüncesiyle hareket etmek zorundayım..! Soluğu yanında alıyorum…! Bir teyze…! Yaşı yetmişle seksen arasında bir teyze…! Soğuktan kızaran yanakları, burnu… Başına doladığı atkının altından çıkan tel tel beyaz saçları… Hayatın izlerini taşıyan göz çukurları… Bükük bedeni… Kalın giysileri ve yüzündeki ifadeyle başını önüne eğmiş öylece oturuyordu…! Manzara karşısında içim ürpermedi dersem yalan olur…! Yanına sokulur sokulmaz soruyorum:

- Teyzeciğim iyi günler, bir sorun mu var…? Hava baya soğuk üşüteceksiniz..! Yardımcı olayım size…!

Başını kaldırıp yüzüme bakıyor, öyle tatlı bir hali var ki anlatmaya kelimeler yetmez… Bakışına erklediği tatlı tebessümle….:

- Yok bir şey evladım. Eşimi bekliyorum….! Birazdan kalkıcam zaten…!

Eşini bekliyordu evet, ama bu soğukta dışarıda durmasına müsaade edemezdim. Oturduğu banka eğilip ellerini tutuyorum…:

- Tamam teyzeciğim gel biz içeri gidelim, arkadaşlar amca gelince bize haber verirler…!

Yüzündeki o muhteşem gülücüğe kattığı derin bakışlarını üzerime dikiyor…:

- Çok sağol yavrum…! Gitmemem gerekiyor. Gelince beni burada görmezse beklemez, çeker gider…!

Öyle bir söyleyişti ki bu, üstüne bir kelime ekleyemedim. Ama bırakıp gitmeye niyetim yok…! Yanında kalıp onunla beklemek istedim. Bir süre hiç konuşmadık… O, bana baktı gülümsedi…! Ben, ellerini tuttukça gülümsedim…! Zaman ilerleyince, ellerindeki soğukluktan üşüdüğünü fark ettim. (Dünün soğuğunu bilirsiniz, Ankara da olanlar için söylüyorum.!) Ellerini ısıtmaya çalışırken konuşmaya başladım…:

- Teyzeciğim, amca gecikecek sanırım. Gel etme… Biz içeri gidelim.! Buraya arkadaşları gönderirim, gelen kim olursa olsun haber verirler bize. Hadi kalk, yeterince üşüdün zaten…!

Kelimeler boşuna, çabalarım nafile… Kımıldamıyor… Derin bakışları yine üzerimde… Suskunluğunu keskin bir ifadeyle dağıtıp…:

- Gelmeyecek zaten…!

Böyle bir cevap beklemediğim için şaşırıyorum. Yüzümde ki şaşkın ifadeyle…:

- Nasıl gelmeyecek teyzeciğim...! Neden…? Bir sorun mu var…?

Ben daha cümlemi tamamlamadan gözlerinden süzülen yaşları fark ediyorum… Birden öyle bir hale büründü ki teyzem; sağa sola döner gibi tuhaf hareketler yapıyordu… Bu tuhaf hareketlere eklediği, tahammül sınırları zorlanan insanın yüz ifadesinden beter bir yüz ifadesi..! Manzara karşısında içim burkuldu, canım sıkıldı, çaresizim, ne söyleyeceğimi bilmiyorum… Ağlamaya başlayınca ne yapacağımı şaşırdım. ‘’Teyzem..! Teyzeciğim lütfen…! Ne oldu, neden gelmeyecek anlatır mısınız..!’’ Cümleleri arasında gidip gidip geliyorum.! Göz yaşları ardı ardına sıralanıyor ve ben hiçbir şey yapamıyordum…! Derken titrek sesiyle konuşmaya başladı…:

- ONU GEÇEN SENE KAYBETTİM….! (Aklım birden allak bullak oldu, kendimi kaybettim. Kalp çarpıntılarım havaya karışıyor… Ve onun gözyaşlarıyla birlikte çaresiz, dinlemeye devam ediyorum…!) Emekli subaydı..! Bende emekli doktorum..! Severek evlendik, hemde çok severek…! Fakat hiç çocuğumuz olmadı. Bunu hiç dert etmeden Otuz sekiz sene evli kaldık. Zaman ilerledikçe bütün akrabalarımızı da kaybettik. Kimsem yoktu ondan başka…! Yaşlanınca bir yere gidemiyorduk, evimiz hemen şuracıkta, yakın diye hep bu parka gelir otururduk..! Çok severdi bu parkı rahmetli..! Burada oturup insanları seyretmek hoşuna giderdi.! Belki gelir diye, her pazar gelip burada bekliyorum…! ‘’Siz erkekler bir yerlere gidince biz bayanları unutuyorsunuz…!’’ Oda unuttu..! Bak kaç Pazar geçti hala bekletiyor beni..! ( Kafasını sağa sola sallayarak… ) Gelmedi, gelmeyecekte…!

Ve suskunluk…! Cümleleri altında o kadar ezildim ki, anlatamam..! Bir an kendi ruhuma yöneliyorum. Sevdiğini hep gelecekmiş gibi bekleyen bu yürek mi yaşlıydı; Yoksa, hayatında bir kere bile adamakıllı sevmeyi beceremeyen kalbim mi…? Kıyaslama, ona olan saygımı ve hayranlığımı dahada artırıyordu. Biz bu sevmelerin neresinde kaldık diye düşünmemek elde değil…! Hiç gelmeyecek bir yari, hep gelecekmiş gibi bekleyen bir yürek…!
Yüzündeki yaşlar kuruyuncaya kadar, ellerini öperek, avuçlarını koklayarak onun bitmeyen, benim yeni başlayan, ama o anlıkta olsa bir bütün olmuş yangınımızı bastırmaya çalıştım. Eğer içimdeki nehirleri tüketmemiş olsaydım emin olun ağlarken bende ona eşlik edebilirdim… Dağılan aklımı toplayıp kendime gelinceye kadar hiç konuşmadım, konuşamadım da… Olayın şokunu üzerimden atınca güç bela..:

- Tamam teyzeciğim Gitmeyelim bir yere burada böylece bekleyelim…!

Gülümsedi teyzem..! Gülümsemesi ağlamasından beterdi desem bilmem inanır mısınız….! Ve ayağa kalktı. Yanaklarımı okşadı, yüzüme bir öpücük kondurup yürümeye başlamadan….:

- O gelmedi ama sen geldin…! Sağol yavrum…! Uzun zamandır kimsecikler olmadı yanımda, ellerimi öpen olmadı. Dur bide ben seninkini öpeyim… ( Hızlıca ellerimi kendine çekip öptü, engel olamadım… ) Bizler ölüp gideceğiz...! Sen bekleyeceksin buraları… Bekle yavrum, artık sen bekle……..

Yürüyüp gitti teyzem… Uzun zun seyrettim gidişini… Ardından sadece bakabildim… Duygularım bu kadar kabarıkken, bu kadar karışıkken içim, ne yapabilirdim ki.? Bankta uzun süre oturdum. Kımıldayamıyorum…! Kendimde değilim…! Toparlanınca cebimden telefonumu çıkardım yazıyorum…: Hikayenin başı sonu benim, hadiseye eklediğim satırlar sizin olsun…!

0 yorum: